BEN ortaokuldayken her yıl bizi Efes Antik Kenti’ne götürür, iki
gruba ayırır, bir konu hakkında münazara yaptırırlardı. Grubumuzu
seçemezdik, haliyle grup adına savunmamız gereken görüş, kişisel
görüşümüzün tam tersi olabilirdi.
Kendi fikrimin tam tersini savunmakta ilk başta çok zorlandığımı
hatırlıyorum. Bunu yapabilmek için kendi fikrime eleştirel bakmam
gerekiyordu.
Neticede bu egzersiz, biz çocuklara hem eleştirel düşünmeyi hem de
her fikrin savunulabileceğini ve özeleştiriyi öğretti.
Bizim okulda öğrenci öğretmene “Bu bilgi ne işime yarayacak?” diye
sorabilir, özgürce fikrini söyleyebilir, onunla görüş ayrılığına
düşebilir, tartışabilirdi.
Okulda belki de derslerden daha önemlisi komiteler ve kurullardı.
Okul yönetimine öğrencilerin katılımı teşvik edilirdi.
Ben İzmir Amerikan Koleji’nde okudum. Ama sanmayın ki bu tarz bir
eğitim sadece kolejlerde vardı. O dönem, müfredat çok özgürlükçü
olmasa da devlet okullarına giden öğrenciler de benzer tutumlarla
donatılırdı. 90’larda devlet okullarındaki eğitim de bugünle
kıyaslandığında çok daha iyiydi. Hem koleji hem Anadolu lisesini
kazandıysa bir çocuk, aile maddi imkânları el verse dahi, hangisine
yollayacağı konusunda uzun uzun düşünürdü.
*
Gelelim bugüne...