YURTDIŞINDA karnınızı doyurmak için bir yere girdiğinizde garson 10 dakikada bir masanıza uğrayıp "Memnun musunuz? İstediğiniz bir şey var mı?" diye sorar. Sorununuzu çözmeye uğraşır. İşletmeler müşteriyi kazıklamaya değil, kazanmaya çalışır.
ABD’de bir kahvaltıcıda şef garsonun masaları teker teker dolaşıp
memnuniyet ölçtüğünü hatırlıyorum. Arka masadaki bir müşteri yediği
krepi beğenmediğini söylediğinde adam 10 dakika açıklama yapmıştı:
“İçinde şöyle farklı malzemeler kullanıyoruz, şu yöntemle
pişiriyoruz. O nedenle lezzeti farklı gelmiş olabilir. Ama
isterseniz hemen değiştirelim.” Müşteri bu açıklamadan tatmin
olmuş, yemeğine bu kez iştahla dalmıştı.
Londra’da nereye giderseniz gidin, servisten memnun kalmadıysanız
hesaptaki servis ücretini çıkarabilirsiniz. Garson yüzünü bile
ekşitmez.
*
Peki ya bizde?
Birkaç gün önce Burgazada’daki Kalpazankaya Restoran’da yaşanan
hadiseyi hatırlayın. Gazeteci Caner Eler ve arkadaşları hesabı
ödedikten sonra adisyonda yemedikleri şeyler olduğunu fark edince
itiraz eder olmuşlar.
Sen misin soran...
Garsondan, önce “Hesabı ödeyin gidin lan!” çıkışı, ardından
kafalarına doğru uçan sandalyeler. Aşçısından komisine hunharca
saldırmış, canlarını zor kurtarmışlar.
Bu sahnenin bir benzerini, Beşiktaş’taki Turgut Vidinli olayından
anımsıyor olmalısınız. Tıpkı Kalpazankaya gibi o da gazetelere
yansımış, büyük hadise olmuştu. Bir grup kadın müşteri, 715 TL
şişirilen hesaba itiraz etmelerinin ardından, kapıları kilitlenen
restoranda rehin tutulup darp edilmişti.