BİR üsteğmen 2002’de, Sarıgazi’de yürürken üstüne yüksek gerilim
hattı düştü. Esnaf koşarak müdahale etti, bir tahta parçasıyla teli
üzerinden attı ve üsteğmenin canı kurtuldu.
Hemen yakınlardaki bir hastaneye, oradan da GATA’ya götürüldü. 20
güne yakın yoğun bakımda kaldı. Vücudunun yüzde 10’luk kısmı
birinci derece yanıktı. Bir yıl süren tedavi sürecinde güneşe
çıkamadı, haftada bir pansuman yaptırmak için hastaneye gitti.
Ameliyatlar geçirdi. Fakat tam manasıyla şifa bulamadı ve yüzü de
dahil olmak üzere vücudunun yüzde 8’inde yanık izleri ve hasar
kaldı.
Üsteğmenin avukatı 2003’te “Bu insanı mağdur ettiniz, yargı
sürecinde sürünmeden bu işi el sıkışarak çözebilir miyiz?” diye
TEDAŞ’a başvuru yaptı; cevap bile gelmedi.
Bunun üzerine Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi’nde TEDAŞ’a manevi
tazminat davası açtılar. TEDAŞ, “Belli aralıklarla bakım yapıyorum.
Benden kaynaklanan bir ihmal yok” dedi ama ortada bir vaka var.
Kusursuz bile olsa, TEDAŞ sorumlu. Misal size, bir İETT otobüsünün
yolda giderken lastiğinden bir taş birine çarpsa, burada kusursuz
sorumluluk vardır. O taşla biri yaralansa buradaki doğal zarar o
araçtan kaynaklandığı için illiyet bağı kurulur, bu zararı söz
konusu kurum karşılamakla yükümlüdür.
Neticede, 7 yıllık bir dava sürecinin sonunda, 2010’da mahkeme
karar verdi, 75 bin TL manevi tazminata hükmetti.
*
TEDAŞ temyize gitti. 2012’de 4. Hukuk Dairesi 75 bin TL’yi yüksek
bularak mahkemenin kararını bozdu. 2013’te rakam düşürüldü ve 65
bin TL tazminata hükmedildi.
Yeniden temyize gidildi, 2014’te Yargıtay “Manevi tazminat
zenginleşme aracı olarak kullanılamaz. Değer yüksek, 65 bin TL de
çok” diyerek yine kararı bozdu.
Bunun üzerine yeniden yargılama oldu ve hâkim “Ben de yoruldum, ne
karar versek bozuyorlar” diyerek 30 bin TL tazminata hükmetti. Yani
rakam 75 bin TL’den 30 bin TL’ye düşürülmüş oldu.
Sonra her iki taraf da kararı temyiz etti. TEDAŞ rakamı daha da
düşürmek istiyordu.