Amerika’da bu sorunun tam tersi Türkiye için soruluyor. Türkiye’nin ABD’den uzaklaştığı, onun hasımlarına yakınlaştığı ve bu durumun kalıcı olup olmadığı tartışılıyor. Karamsarlar ve özellikle de etnik lobilerin etkisi altında olanlar yakınlaşmanın kalıcı olduğunu, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığını, bundan vazgeçirmenin ancak daha fazla baskı ve yaptırımla mümkün olduğunu savunuyor. İyimserler ise Türkiye’nin tavrının geçici olduğunu, pazarlık içerdiğini, ABD’nin Türkiye’nin çıkarlarına uygun politikalar izlemesi halinde tutumunun değişeceğini söylüyor. *** Bizde bu soruyu konuşan ve tartışan karamsarlar ABD’nin hiçbir zaman değişmeyeceğini, iyimserlerse değişmesinin mümkün olduğunu vurguluyor. Ben kendimi iyimser kanatta görüyorum. İki tarafın da atacağı adımlarla ilişkilerin normalleşebileceğini, yönetilebilir hale geleceğini düşünüyorum. Diğer yandan krizin tırmanmasının ülke ekonomisine, siyasetine, bölgesindeki çıkarlarına verebileceği zarardan da endişe ediyorum. Amerikan Kongresi’ne sunulan her yeni yaptırım tasarısı bu endişelerimin artmasına, ikili ilişkilerde geriye dönülmesi zor noktalara doğru yaklaştığımızı düşünmeme yol açıyor. Yanlış anlaşılmasın, ABD’yi Türkiye’nin dostu ya da yakını olarak görmüyorum.