Alberto Knox ilginç bir felsefeci. Hayatı mitlerle başlatıp evrenin sonsuzluğuyla sürdürüyor. Belli bir akıma dahil değil. Öğrencisi Sophie Amundsen’i Tales’den Kirkegaard’a, Nietzsche’ye, Heidegger’e oradan da Sartre ve Beauvoir’a uzanan 300 küsur sayfalık bir yolculuğa çıkartıyor. Amacı tavşana benzettiği dünyanın tüylerinin arasından onu yukarı çekip gerçeğin farklı boyutlarını görmesini sağlamak. Empedokles’ten de etkilenmiş, Sartre’dan da. Kant’ı takdir etse de anlaşılan pek sevmemiş. Fakat hepsini özümsemiş.
Alberto’nun nerede okuduğunu, neyle geçindiğini, ne iş yaptığını bilmiyoruz. Ama 1991’den bu yana bulunduğu yeri biliyoruz. Sophie Amundsen, Hilde Möller Knag , Hilde’nin babası Binbaşı Albert Knag, tüm diğer akrabalar, arkadaşlar ve zaman zaman ortaya çıkan muhtelif masal kahramanıyla birlikte Jostein Gaarder’in yazdığı ve Türkçe dahil 59 dile çevrilip milyonlarca basılan Sofi’nin Dünyası’nın sayfaları arasında yaşıyor. Her okunuşta, her dinlenişte Sophie kadar onlara da hayat dersi veriyor.
Önce mektupları vasıtasıyla tanışıyoruz Alberto’yla, sayfalar sonra da fiziki varlığı ortaya çıkıyor. Derken Sophie’nin ve onun aslında var olmadığını, Lübnan’daki...