Benim kuşağım için Kıbrıs “sorun” kelimesiyle eş anlamlıydı ve sorun denmeden neredeyse anılmazdı. İçinde yaşamadık, Kıbrıslıların çektiği çileleri çekmedik ama seyrini bir şekilde takip ettik. 1964’ü hatırlamasak bile 1974’ü biliriz. Transistörlü radyolarımızın başında olan biteni anlamaya çalıştığımız günler kolay unutulmaz. Tek renkli, böyle konular söz konusu olduğunda tek sesli gazetelerimizi de anmadan olmaz.
1974’de müdahaleyi konuştuk, tartıştık. Sonrasında da çözüm çabalarını. Özel temsilciler geldi, özel temsilciler gitti, taslaklar ve planlar hazırlandı, BM genel sekreterleri arabuluculuk yaptı. Denktaş, Talat, Eroğlu, Akıncı toplum liderleri olarak muhataplarıyla muhtelif parametreler üstünde uzlaşmaya, 1964’den bu yana aşama aşama bölünmüş, iki ayrı bölgede yaşamaya alışmış ada halkını birleştirilmeye çalıştı.
Ancak Kıbrıs doğrudan taraflar için de, uluslararası toplum adına hareket edenler için de hep sorun oldu, Kıbrıs’a bakanlar orada hep sorun gördü. Zaman zaman sorunun içeriği ve...