Beterin beteri muhtemelen insanları betere razı etmek, kötüyü kabullenmelerini sağlamak için uydurulmuş, gündelik sağduyumuzun parçası haline gelmiş bir özdeyiş. Düşüp mesela ayağımızı kırdığımızda kafamızı ya da kalçamızı kırmadığımıza beterin beterini hatırlayarak şükrediyoruz. Ya da Hobbes gibi en baskıcı siyasi iktidarın kaostan iyi olacağını düşünebiliyoruz. Bazen de var olanı olabilecek olandan daha makul görüyoruz.
Beterlik iddiasının teste tabi tutulduğunu, doğruluğunun veriyle sınandığını hiç sanmam. Çünkü nihayetinde söz konusu olan bir algı ve aslında önyargı. Ne her şart altında doğru, ne de herkes için geçerli olması gerekiyor. Ayrıca söylenmesi ille de beterin meşruiyetinin kabulü anlamına da gelmiyor. Dünya siyasetindeyse hazırlıklı olmanın, daha beteri gelmeden sorunlarınızı çözmenin gerekliliğine işaret ediyor.
Benim için Trump’ı beklememeyi, ikili ilişkilerdeki sorunları bir an önce aşmak için çaba harcamayı, hatta daha düzenli ve adil bir dünyada yaşamak için ona umut bağlamamayı içeriyor. Biden’ın ve yönetiminin “beter” olduğuna, Suriye’den F16 sorununa ikili ilişkileri tıkayan ana konularda kayda değer bir adım atmadığına şüphe yok. Gazze’de...