Geçtiğimiz hafta sonu Bodrum’dan dönerken Manisa yakınlarında arabanın termometresi 41 dereceyi gösterdi. Döndüğümüzde ev de dayanılmaz sıcaktı. Yıllardır Temmuz ayının ortaları dışında hiç çalıştırmadığımız klimayı Haziran başında çalıştırmak zorunda kaldık. Haberlerde Almanya’da sellerin insan hayatına mal olduğu, Hindistan’da son bir kaç gün içinde en az 77 kişinin olağandışı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybettiğini vardı.
Yakında muhtemelen orman yangınları da başlar, seller ve felaketler zinciri dünya çapında tetiklenir. Meteoroloji uzmanları Mayıs için olduğu gibi Haziran’ın da kayıt altına alınan en sıcak aylardan biri olduğunu ilan eder. Buzulların eridiği, böyle giderse yüzyılın sonuna gelmeden Venedik, Amsterdam, İstanbul benzeri şehirlerin bile sular altında kalacağı söylenir. Bazı ada devletlerinin olmayan geleceğinden söz edilir.
Tarımda verimin düştüğü, ekinin tarlada kavrulduğu, turizmin çok yakında olumsuz anlamda etkileneceği, kuraklık ve sellerin eş zamanlı yaşanacağı, iklim göçlerinin olacağı, savaşların çıkacağı konuşulur. Ama ne bizler, yani sıradan insanlar, ne de devletler bu büyük değişimi ciddiye alır. İklim konusu ekonomi, siyaset ve...