Devletler istedikleri bir şeyi yaptırmak ya da istemedikleri bir şeyin yapılmamasını sağlamak için mükafat ve cezalandırmayı yöntem olarak kullanırlar. Bazen imtiyaz tanırlar, ekonomik imkanlar sunarlar, bazen askeri güç kullanımı dahil yaptırım tehdidinde bulunurlar.
Çok yıllar önce Britanyalı teorisyen Steven Lukes’un bize gösterdiği gibi bazen de pazarlık etmelerine, konuşmalarına hiç gerek kalmadan istediklerini alırlar. Çünkü muhatap gücü içselleştirmiş, talep kendi meşruiyetini çoktan sağlamıştır.
Dünya siyasetine konu olanlarsa genellikle içselleştirilmeyen, pazarlığa, krize, zaman zaman da savaşa neden olan taleplerdir. Devletler ne kadar güçlüyse talepleri de o kadar fazla olur, çoğu da meşru bir zemine dayanmaz.
Mesela Amerika bizden tek taraflı, kendi egemen iradesiyle uygulamaya koyduğu yaptırımlarına uymamızı yoksa yasalarını bize uygulayacağını söyler. BM Güvenlik Konseyi tarafından alınmamış İran’a, Rusya’ya karşı yaptırımlarına uymamızı bekler, uymayınca da bize yaptırım uygular.
Neyse ki sorunların çoğu pazarlıkla, tara flardan en az birinin maliyet hesabı yapmasıyla çözülür. Dünyada aynı anda bildiğimiz ve diplomasinin doğası gereği...