Görünen o ki Türkiye içinde ve özellikle de dışında yaşadığı dalgalı, gerilimli ve tartışmalı dönemi geride bırakıyor. Hala çözülmesi, aşılması gereken sorunlar, sınamalar, meydan okumalar var. PKK tehdit olarak varlığını sürdürüyor. Ege’de, Akdeniz’de her an gerilim çıkabilir. Fakat hiç biri varoluşsal, daha doğrusu yönetilemeyecek sorunlar değil. Türkiye elindeki askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik imkanlarla bu sorunları yönetebilir, çıkar ve beklentilerini eskisinden çok daha kolay biçimde koruyabilir. ABD ve Rusya arasında Suriye üstünden kurduğu denge, bu dengeye göç sorunuyla Almanya ve Fransa’yı dahil etmesi, Washington’la olan hukuki sorunlarını çözmek için sürdürdüğü pazarlıktan istediklerini büyük ölçüde elde ederek çıkması, Kaşıkçı cinayetini yönetirken hem bölge jeopolitiğini hem de Trump Yönetimi’nin tercihlerini değiştirebileceğini göstermesi sadece parasının değer kazanmasına, ekonomisinin kriz beklentisini aşmasına değil dünya siyaset sahnesindeki gücünün tescil edilmesine de yol açtı. Türkiye algısı da kısa süre içinde farklılaştı. AB ve ABD basınında çıkan haberler, analizler ve görseller Türkiye’yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çoğunlukla olumlar nitelikte. Umarız Türkiye bundan sonra atacağı adımlarla zaten kendisi için önemli olan hukukun üstünlüğü konusundaki kaygıların giderilmesini sağlayarak dünya siyaset sahnesindeki etkisini pekiştirir, özgül ağırlığını arttırır.