Dış politikayı ve dünya siyasetindeki gelişmeleri mutlak değerler üstünden okumak, anlamak ve anlatmak kolay ve konforlu. Ancak yapıcı ve çözüm odaklı değil. Böylesi bir bakış açısı değişimi, değişim potansiyelini ve bu potansiyelin size, ülkenize sağladığı imkanları görmenize engel oluyor. Dünyayı tek amacı sizi yok etmek isteyen devletlerden ibaret görüyorsunuz, onların fırsatlar sağlayabilecek çıkar ve beklentilerini doğru okuyamıyorsunuz. Oysa devletlerin birbiriyle rekabet ettiği dünya siyaseti tek boyutlu değil. Kaldı ki rekabet ettikleri kadar işbirliği de yapıyorlar. En büyük ve en güçlüsü bile aynı anda birden çok çıkarını dengelemeye, birinden fedakarlık ederken diğerinden kazançlı çıkmaya çalışıyor. Çıkarlarınızı korumak, beklentilerinizi gerçekleştirmek için muhatabınızı özcü, mutlak değerlendirmeden uzak bir şekilde anlamınız, kendinizi doğru konumlandırmanız gerekiyor. *** Bunu yapabilen devletler bırakın varoluşsal çıkarlarını ve güvenlik beklentilerini korumayı bir yana dünya hakimiyeti kuruyor, çünkü karşısındakilerin zaaflarından yararlanıyor. Saha çalışmalarının, antropolojinin, coğrafyanın, hatta uluslararası ilişkilerin birer bilim dalı olarak hegemonya peşinde koşan ve kuran devletlerde ortaya çıkmış olması tesadüf olamaz.