Türkiye son bir kaç yüzyıldır askeri teknolojide rakipleriyle kıyaslandığında geride kaldı. Küçülmesinin, sürekli toprak kaybetmesinin tek nedeni değilse de önemli bir nedeni teknolojik gelişmeye ayak uydurmamasıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da, hatta ondan öncesinde de dışarıdan gelen destekle kendini savunmaya, caydırıcılığını korumaya çalıştı. Önce Almanya’ya, sonra Sovyetler Birliğine, daha sonra İngiltere’ye, Soğuk Savaş’ta da Amerika’ya dayandı.
Ancak dayanması dayanışmaya değil bağımlılığa, tedarikçilerinin kendisinden beklentilerinin artmasına yol açtı. Ambargolardan ve adı konmuş ya da konmamış yaptırımlardan mustarip oldu. Yardım da çok aldı ama kıt kaynaklarının önemli bir kısmını silahlanmaya, savunmaya ayırdı. Zaman zaman da hava savunması, teröre karşı mücadelesi için gerekli olan sistemleri en yakın müttefiklerinden parasını verip satın almakta dahi zorlandı.
Derken 1985 yılında Savunma Sanayi Müsteşarlığı kuruldu. Bu arada Türkiye aşama aşama piyade tüfeğinden ateş destek vasıtalarına kadar silahını bazen teknolojik İşbirliği, bazen ortak yatırımla kendi yapmaya başladı. Yerlilik oranını sürekli arttırmaya, şirketleri arasındaki işbirliğini...