Coğrafi ve tabii ki siyasi sınıflandırmaların, sınırlandırmaların ortasında, kesişme noktasında olan Türkiye, NATO’dan İslam İşbirliği Teşkilatı’na bölgesel diye kabul edilen pek çok örgüte üye.
Bazılarında da gözlemci ya da ona benzer sıfatlarla yer alıyor. Şanghay İşbirliği toplantısına en üst düzeyde katılıyor. Farklı çıkar ve beklentilerini dengeleyebileceği yapıların içinde yer almaya özen gösteriyor.
Yine de dış ve güvenlik politikasının ana ekseni “Batı” merkezli. 1952’den bu yana NATO’ya üye. 1946’dan günümüze de Amerika ile sorunlu ama düzenli bir stratejik işbirliği içinde. Avrupa Konseyi’nin, AGİT’in kurucularından.
Önce Sovyet, şimdide de olası bir Rus saldırısı karşısında güvenliğinin başta ABD olmak üzere Kuzey Atlantik İttifakı tarafından sağlanacağına, en azından üyeliğinin caydırıcılığı olacağına güveniyor.
Ancak tüm çıkarları NATO tarafından korunmuyor. Yunanistan’la olan sorunlarında oldum olası yalnız, hatta artık daha da yalnız. Suriye, Libya gibi yerlerdeki çıkarları da müttefikleriyle örtüşmüyor.
En önemli müttefiki,en önemli hasmı ile menfaatlerini korumak, IŞİD’e karşı kullanmak, kendine bölgede zemin edinip İran ve...