KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mustafa Akıncı’nın kazanmasından bu yana adadan sürekli iyi haberler geliyor. Liderler buluşuyor, karşılıklı ziyaretler gerçekleşiyor, baş müzakereciler önemli sayıda başlıkta mutabakata varıyor, yeni yeni güven arttırıcı önlemler uygulamaya konuyor. Kıbrıs’ı yakından takip etmeyen biri mucizenin gerçekleştiğine inanıp, sorunun Anastasiadis ve Akıncı’nın iyi niyeti, müzakerecilerin uzlaşma çabasıyla kısa sürede çözüleceğini düşünebilir.
Kıbrıs gibi sorunların çözümünde liderlerin oynadığı rol tabii ki önemlidir ve hiçbir şekilde gözardı edilemez. Ancak böylesi çetrefilli bir sorunun sadece iki lider tarafından çözülmesi beklenemez. Çözümden yarar sağlayacak herkesin, her ülkenin çözüme destek vermesi gerekir. Uzaktan sırt sıvazlamakla, çözümün ne kadar ulvi bir amaca hizmet edeceğini anlatmakla da yardımcı olunmaz. Yardımcı olmak isteyenlerin maddi külfetine da katlanmaya hazır olması ve bunu açıklaması gerekir.
***
Unutmayalım ki şartlar 2004’den çok farklıdır. Her iki taraf açısından da AB üyeliği yapılacak muhtemel fedakarlıkların karşılığı olmaktan çıkmıştır. Evini, çiftliğini, tarlasını kaybedecek bir Türk karşılığında ne alacağını, külfetini kimin karşılayacağını bilmek zorundadır. Aynı şey mülkiyetini kaybedecek, belki de umutlarını yitirecek bir Rum için de geçerlidir. Barış yapmak, özellikle de iki toplumun bir arada yaşayacağı yeni bir düzen kurmak zordur.
Ayrıca Anastasiadis ve Akıncı istediği kadar iyi niyetli olsun sonunda toplumlarının çıkarlarını korumak zorundadırlar. Meşruiyetlerini temsil ettikleri kesimlerden, onların çıkar ve beklentilerinden almaktadırlar. Bu çıkar ve beklentiler sarsıldığında müzakere ettikleri belgenin de değeri kalmaz. Toplumlardan biri ya da diğeri tıpkı 2004’de olduğu gibi planı reddeder.