Hatırlarsınız, eksen kayması tartışması İsrail ile Türkiye’nin arasında sorunlar çıktığında, Türkiye Gazze’ye karşı düzenlenen Dökme Kurşun operasyonuna tepki gösterdiğinde başlamıştı. ABD’deki bazı düşünce kuruluşu çalışanları Türkiye’nin ekseninin kaydığını, Batı’dan uzaklaştığını iddia etmişti. Bu tanımı gereği ‘kötü’ bir şeydi. Çünkü Türkiye artık ‘Amerika güneşinin’ çekim cazibesinin etrafında dönmüyor, kendi çıkar ve beklentilerine uygun politikalar benimsiyordu. Biz, yani ikili ilişkileri eşitlik perspektifinden görenler, al-ver olarak algılayanlar, eksenin kaymadığını, çıkarların farklılaştığını, Türkiye’yi ve aslına bakarsanız dünyanın tüm diğer ülkelerini böylesi bir jeopolitik anlayışın çerçevesine oturtmanın yanlış olacağını anlatmaya çalışıyorduk. ABD tabii ki güçlüydü. Fakat gücü her istediğinin yapılacağı anlamına gelmiyordu. Washington’un da sistemin temel normlarına uyması gerekiyordu ki cazibesi, çekim gücü sorgulanmasın. Tahmin edebileceğiniz gibi bu görüş baskın anlatı karşısında zemin bulamadı. Türkiye’de bile akademisyenler, gazeteciler, kanaat önderleri sanki ülkenin çevresinde dönmesi gereken bir eksen varmışçasına tartışmaya girdiler.