Geçiş töreni” ya da “geçiş ritüeli” Etnograf Arnold van Gennep’in 1909’da yayınlanan kitabıyla antropoloji literatürüne kazandırdığı bir kavram. Kabaca özetlersek toplumların içinde var olan bir gruptan diğerine geçişi ya da bireyin bir durumdan diğerine geçişini ve bu geçiş sırasında yaşanan törenselliği ifade ediyor. Mezuniyet, evlilik ve cenaze törenleri bu geçişlerin en bilinenleri ve kolayca gözlemlenebilenleri. Lise veya üniversiteyi bitirdiğimizde düzenlenen törenler, kep ve cüppe giymeler hayatımızın bir evrensini bitirip diğerine geçtiğimizi, yeni bir alt grup içine katıldığımızı bize ima ediyor. Evlilik törenleri de öyle. Artık bekar yani sadece kendimize karşı sorumlu olma durumundan çıkıp birlikte olduğumuz insana, birliktelikten ortaya çıkabilecek çocuklarımıza, birlikteliğin doğurduğu ilişkiler ağına karşı da sorumlu olacağımıza işaret ediyor. *** Aslında hayatın gündelik akışı içinde pek çok geçiş töreni yaşıyor ya da bu törenlerin içinde yer alıyoruz. Kutladığımız her yaş günü nihayetinde bir geçiş töreni mahiyetinde. Pastalara konan mumlar, söylenen şarkılar ve dikkat ettiyseniz zorlama mutluluklar da bu minik törenselliklerin ayrılmaz parçası. Ölüme biraz daha yaklaşmayı kutluyoruz farkında olmaksızın.