Gastronomi yemekle kültürün, mutfakla servisin, lezzetle zevkin, sanatla bilimin kesişme noktasını anlatan bir kavram. İlk kez eski Yunanda kullanıldığı, yemek tariflerinin diyaloglarla anlatıldığı bir tür şiir kitabında geçtiği, mide ile gelenek kelimelerinin birleşmesinden üretildiği söyleniyor. Önemini tescil edense 1789 devrimi sonrası bir süre işsiz kalan ve yemeğe merak salan bir Fransız hukukçu, Brillat Savarin.
Okuduğum kaynaklarda onun kadar çağdaşı bir başka Fransızın, Grimod de La Reynière’nin de Gastronomi anlayışının oluşmasına katkısı olduğunu yazıyor. İkisi de belli ki iyi ve lezzetli yemek kadar, yemeğin nasıl yeneceğine de merak salmışlar. Bu konuda çalışıp kitaplar yazmışlar, toplu yemekler ve etkinlikler düzenlemişler. Kendini ispatlamak isteyen yeni burjuva sınıfı ve Paris’in şık restoranları da onların bu çabasına zemin ve imkan sağlamış.
Tahmin edilebileceği gibi gastronomi züppelikle birlikte gelişmiş, yakın zamana kadar ayrıcalıklı olanların içinde yer alabilecekleri ayrıcalıklı bir alan olarak görülmüş. Yapmak, işlemek, sunmak ve tüketmek anlamında yemek adabı olarak düşünülmüş. Yemek kitabı yazmaktan, yemek yapmaktan ayrı tahayyül edilmiş....