AB, üyeliği şarta bağlı olan bir örgüt. Aday olmak da, katılmak da kolay değil. Yıllarca müzakere edip bizim gibi üye olamayabiliyorsunuz. Tüm koşulları yerine getirseniz bile Kıbrıs’ta ya da başka bir yerde yeni gerekçeler ortaya koyup sizi üyelikten soğutabiliyorlar. Hatta bazen ne yaparsanız yapın biz sizi üye yapmayız diyebiliyorlar. Ancak İngiltere, daha doğrusu Birleşik Krallık örneğinde gördüğümüz gibi girdikten sonra çıkmak da kolay değil. Birlikte olmaktan sıkılmanız, tek başınıza daha rahat hareket edeceğinize inanıp referandum yaparak ayrılmaya kalkmanız yetmiyor. Birliktelik sayesinde kurulmuş dengeleri sarsıyorsunuz, ekonomik ve siyasi çıkarlarınızı korumakta zorlanıyorsunuz. Nihayetinde AB daralmak için değil genişlemek için kurgulanmış bir yapı. Kurucu iradesi derinlemesine entegrasyonun günün birinde tıkanabileceğini bir ölçüde öngörmüş ama genişlemenin tersine çevrilebileceğini, üyelerinin ayrılmak isteyebileceğini düşünmemiş.