Okumuşsunuzdur, Sibel Eraslan cuma günkü yazısında Müslüman Kardeşler’in Mısır’da iktidara gelişini ve darbeyle iktidardan indirilişini anlattıktan sonra bizim, yani Türkiye’nin bu konuda neler yapmamız gerektiğini yazmış, Mısır sevgisinin bir toplumsal vakıa olduğunu belirtmiş, ancak tek başına sevginin ve “kendi şehirlerimizde tertip ettiğimiz tel’in/protesto mitinglerinin” icra kabiliyeti olmadığını belirtmişti.
Eraslan “İslam toplumlarının akilleri veya sivil toplum liderlerinden oluşan bir çözüm grubunun acilen devreye girerek sırada bekleyen idamların iptali için rol üstlenmesi gerektiğini” söylemişti. Sonra da sormuştu, çatışma çözümlerini Batılı mihraklara bırakma eğilimini ne zaman aşacağımızı. Ardında da “mevcut teşekküllerimizin etkisizliği de ortadayken, yeni çözüm taktiklerine ihtiyacımız var” diye devam etmişti.
***
Ben bugün onun bıraktığı yerden sürdürmek, önerisini desteklemek ama aynı zamanda daha da güçlendirmek istiyorum. Çünkü düzenlenen hiçbir miting, miting meydanında söylenen hiçbir söz Mısır’da ya da başka bir yerde etkili olmamıza yol açmıyor. Söylenen söz söylendiği yerde kalıyor. Siyasi anlamda safların sıklaşmasını sağlasa da idamların önlenmesine, Mısır ya da başka bir ülkenin demokratikleşmesine yardımcı olmuyor.