Mensur Akgün Karar Gazetesi

İlke doğru, zaman ve zemin yanlış…

Hiçbir devletin diğerinin toprakları üstünde talebi ve rızası olmadıkça asker bulunduramayacağı doğru. İlkesel olarak bakıldığında Türkiye’nin de bu kurala uyması, Bağdat’ın...

09 Ekim 2016 | 168 okunma

Hiçbir devletin diğerinin toprakları üstünde talebi ve rızası olmadıkça asker bulunduramayacağı doğru. İlkesel olarak bakıldığında Türkiye’nin de bu kurala uyması, Bağdat’ın rızası yoksa Beşika’daki askerlerini geri çekmesi, hatta hiç sokmaması gerekir. Ama bu kuralın uygulanabilmesi için Irak’ın kendi toprak bütünlüğünü koruyabilecek, ülkesinden kaynaklanan sorunları çözebilecek güce sahip olması beklenir.

Musul ve çevresinin neredeyse üç yıldır IŞİD’in kontrolünde olmaması, PKK’nın Kandil’i mesken tutmaması, komşularının Irak’tan tehdit algılamaması, yani Irak’ın bir çökmüş devlet değil gerçek bir devlet olması gerekir. Eğer Bağdat egemenlik haklarını koruyabilecek olsaydı, o zaman Türkiye de Irak’tan kendisine savaş açan PKK’ya karşı tedbir almasını, tehdit oluşturan IŞİD’i ülkesinin önemli bir şehrinde barındırmamasını isterdi.

Ülkesinin toprakları ve halkı üstünde egemenlik hakkını kullanan Irak da büyük bir olasılıkla Türkiye’nin taleplerini haklı bulup gerekli tedbirleri alır, PKK ve IŞİD’den kendini de, dünyayı da, bizi de kurtarırdı. Ya da düşmanca bir tavırla terör örgütlerine kucak açar, bir zamanlar Suriye’nin yaptığı gibi karşılığında bir şeyler almaya, PKK ve IŞİD’i araçsallaştırmaya çalışırdı.

***

Türkiye de egemen yani siyasi iradesini uygulamaya geçirebilen bir devlete karşı ne yapılması gerekiyorsa onu yapardı. Muhatabının siyasi tercihini değiştirmek için hukuka başvurur, işe yaramazsa yaptırım uygular, o da olmazsa güç kullanma tehdidinde bulunurdu. Belki kriz çıkartıp yönetmeye, belki BM Güvenlik Konseyi marifetiyle sorunu çözmeye gayret ederdi. Hiçbiri olmazsa da müdahale etmeye kalkardı.

Zaten o zaman şimdi yaptığı gibi Irak’ın topraklarına asker sokmasına, işgal altında olan bir toprak parçasının kurtarılması için eğitim vermesine, bir başka terör örgütünün fırsattan istifade ederek Irak ve Suriye’nin bir kısmından toprak kopartarak devlet kuracağından endişe etmesine gerek kalmazdı. En azından IŞİD ve PKK’nın Bağdat’ın kontrolü altında olduğunu bilir, tedbirini ona göre alırdı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çatışmanın 999’uncu gününde… 20 Kasım 2024 | 73 Okunma Papatya falını bıraksak diyorum… 17 Kasım 2024 | 117 Okunma Sıcaklık artışlarını durdurma umudu sanki yok gibi… 13 Kasım 2024 | 149 Okunma Dünya Trump’ı hazmetmeye çalışırken… 10 Kasım 2024 | 83 Okunma ABD seçimini yaparken… 06 Kasım 2024 | 92 Okunma