“Kıbrıs Sorunu” diye iki kelimeyle özetlediğimiz ama çözümü için binlerce sayfalık dokümanlara, yıllarca süren görüşmelere ihtiyaç duyduğumuz şey hem çok karmaşık hem de son derece basit. Karmaşık, çünkü çözümü için siyasi ve ekonomik beklentilerin optimum noktalarda buluşturulması, buluşulan noktaların Kıbrıs’ın içinde yer aldığı dünya ve AB sisteminin normlarıyla uyumlu olması şart.
Basit, çünkü Kıbrıs sorunu dediğimiz şey nihayetinde iki etnik milliyetçiliğin küçük bir toprak parçası üstünde çatışmasından başka bir şey değil. Rumlar adanın tamamının kendilerine ait olduğunu iddia ediyor, Türkler ise paylaşmaları gerektiğini söylüyor. 1950’li yılların ortalarından bu yana söylemler değişse de pozisyonlar değişmedi. Türkler “taksim” dedi, ardından kendi devletlerini kurdu, eşit şartlar altında olduğu sürece birlikte yaşamaya, adayı paylaşmaya itiraz etmedi.
***