İsrail her ne kadar komşuları ve Filistinliler başta olmak üzere bölgesinin Arap halkları için sorun yaratan bir ülke olsa da, kendi içinde istikrarlı ve görece demokratikti. Anayasası bile olmayan ülke temel yasalarla ve Yüksek Mahkeme’nin hukuki niteliği pek çok yere kıyasla daha az tartışmalı kararlarıyla yönetiliyor, siyasi iktidarların keyfi uygulamalarına karşı denge korunabiliyordu.
Ancak kısa bir aradan sonra yeniden iktidara gelen Netanyahu’nun hakkındaki yolsuzluk davası yüzünden kendini yargının etkisinden biraz olsun korumak, biraz da koalisyon kurduğu genelde aşırı kavramıyla sıfatlanan dinci ve milliyetçi partilere taviz vermek amacıyla yargıç seçimini siyasi iktidarın kontrolüne geçirmek için başlattığı teşebbüs nedeniyle ülke istikrarsızlığa sürüklendi.
Önce gösteriler, sonra grevler başladı. Geçtiğimiz hafta ülkenin ana havaalanı kapanmak zorunda kaldı. İsrail silahlı kuvvetlerinin bel kemiğini oluşturan ihtiyat güçleri tepki gösterdi. Üniversite rektörleri yapılmak istenen düzenlemeye karşı çıktı. Televizyonlarda post-modern askeri darbe senaryoları konuşulmaya başlandı. Mossad ve iç istihbarat örgütü Shin-Bet’in...