Küreselleşmenin ne olduğu, nasıl tanımlanması gerektiği, iyi mi yoksa kötü mü olduğu hep tartışmalıydı. Kimilerine göre eski bir sürecin yeni adı, modernleşme gibi aslında açıklayıcı olmayan ama sanki öyleymiş gibi sunulan bir olguydu. Kimilerine göreyse nitelik ve nicelik açısından insanlık tarihinin ulaştığı son aşamaydı. İletişim devrimleriyle iyice belirginleşen ancak kendini en çok ekonomik iş birliğinin derinleşmesinde gösteren, siyasi sonuçları da olan bir gerçekti.
Küreselleşme, öğretinin ünlü isimlerinden James Rosenau’nun daha 1977’de ima ettiği gibi belki sınırların ve sınırlamaların anlamını ortadan kaldıran, devletleri giderek işlevsiz bırakması beklenen, dünyayı paylaşılan sosyal-siyasal alan haline dönüştürme potansiyeli olan bir gelişmeydi. O zamanlar buzdolabındaki kivi, bazı ülkelerde de domatesle anlatılan, bundan 10 küsur yıl önce kullandığımız ders kitaplarına iPod’la giren, ticaret için de insanlık için de hayırlı bir tarihi aşamaydı.
Ne de olsa iPod Nano’nun çiplerini İngiliz firması ARM’den aldığı lisansla önce Tayvan’daki Silicon-Ware firmasında üreten, sonra üstüne plastik kaplanması için Güney Kore’deki Amkor’a gönderen, oradan da...