Küreselleşme teknoloji, siyaset ve en çok da ticaretle birlikte ilerleyen bir süreç. Ülkeler, bölgeler, şirketler ve bireyler arasında genişleyen ve derinleşen, giderek de anlıklaşan bağımlılık ilişkisine işaret ediyor. Liberaller bunun iyi bir şey olduğunu iddia ediyor, Marksistler, popülistler ve daha niceleri eşitsizliği, adaletsizliği getirdiğini söylüyor. Tarihi kimilerine göre 15’inci yüzyıla, kimilerine göre çok daha eskilere, kimlerine göreyse telgrafın ya da internetin icadına dayanıyor. Andre Gunder Frank galiba biraz ifrata vardırarak küreselleşmenin kökenini Sümerler’de arıyor.
Tarihi tartışmalı olan küreselleşmenin bir kavram, inşa edilmiş bir anlayış olarak yıldızının Soğuk Savaş sonrası dönemde parladığı yine de kesin. ABD’nin bu savaşı kazandığına, önce Varşova Paktı’nın sonra da Sovyetler Birliği’nin verilen bu mücadele sayesinde çöktüğüne duyulan inanç küreselleşmenin kapitalizm üstünden kutsanmasına, galibiyetinin ilan edilmesine yol açtı. Saddam Hüseyin’in Kuveyt ‘i işgali de birliktelik duygusunu, dayanışma ruhunu pekiştirdi.
İnternetin eş zamanlı yaygınlaşması, çok...