Ekim Hamas saldırısıyla başlayan Gazze kaynaklı bölgesel kriz ve yaşanan insanlık dramı bir yandan ateşkes sağlama, diğer yandan da Filistin sorununa kalıcı çözüm bulma çabalarına hız kazandırdı.
Türkiye dahil olmak üzere pek çok devlet çözüm önerdi, arabulucu olmayı denedi. Bir kaçı da İsrail üstünde baskı kurmayı seçti.
Genel beklenti Hamas’ın tasfiyesi ve sonra Filistin sorununun bir şekilde yönetilmesiydi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Netanyahu yönetimindeki koalisyon 7 Ekim saldırısını fırsata çevirmeyi, Gazze’yi Gazzelilerden arındırmayı seçti. Uluslarası Adalet Divanı’nın ara kararıyla tescil edilen bir soykırım uygulaması başlattı.
Can kayıpları sınırlı tutulsa ve Mısır kapılarını açıp Gazze’nin
Sina’ya akmasını sağlasaydı Amerikalıların, Avrupalıların ve
aslında büyük ölçüde Arapların da aklına yatan “Post-Hamas”
senaryosu çok da tepki çekmez, üniversite kampusları siyasileri
zorlayıp çözümler bulmaya teşvik etmezdi.
Bir yandan Hamas’ın direnci, öte yandan duyarlı kesimlerin insani
refleksleri kurgulanan oyunun bozulmasına, yardımdan siyasi çözüme
yeni şeylerin düşünülmesine, tartışılmasına yol açtı. Gazze
savaşının bölgeselleşme tehlikesi...