Kitaplara bakılırsa cumhuriyet egemenliğin vahiy ya da kan bağından kaynaklanmadığı bir yönetim biçimi. Geleneksel olarak monarşi karşıtlığında tanımlanmış, sonra biraz demokrasiyle ilişkilendirilmiş, yakın zamanlarda da liberalizmle karşılaştırılmış. Etimolojik kökeninin Yunanca’daki politeia’dan kaynaklandığı, ilk kez Çicero tarafından res publica diye Latince’ye çevrildiği, Rönesans yazarlarının “republic”, yani cumhuriyet terimini kullanmaya başladığı söyleniyor.
İlk kullanımından bu yana da anlamının değiştiği biliniyor. İyi bir şey olduğunu iddia eden de var, cumhuriyetlerin tiranlığa yani baskıcı rejimlere dönüşme potansiyeli taşıdığına inanan da. Eskiden de yaygın bir yönetim biçimi olmasına karşın Birinci Dünya Savaşı sonundan itibaren başlayan imparatorlukların çöküş ve küçülüşüyle sayıları iyice artmış. Bugün monarşinin olmadığı hemen her yer cumhuriyet olmuş.
Fakat her yer ne yazık ki demokrasi olamamış. Benzeri tabii ki monarşiler için de geçerli. Bazıları demokratik yöntemlerlerle, halkın karar verme süreçlerine katılımı, azınlık haklarının korunması, insan haklarına saygı duyulmasıyla yönetilirken, bazıları muhaliflerini konsolosluklarında parçalayıp...