Hafta başında gerçekleşen NATO Zirvesi’nde önce İsveç’in üyeliğine Türkiye tarafından yeşil ışık yakılmasına, sonra da Ukrayna konusuna yoğunlaşıldı. Çin’den Afrika’ya, nükleer silahsızlanmadan balistik füze savunmasına ittifakın radarındaki diğer pek çok konu ise 90 maddelik Zirve Deklarasyonunda yer aldı.
Umarım sadece diplomatlar ve askerler değil, Türkiye’de savunma konularını çalışan, dünya politikasındaki eğilimleri takip eden akademisyenler ve kanaat önderleri de İsveç üyeliğine verilen şartlı onayın ötesine geçen, ifadesini bu deklarasyon ve ittifakın geçtiğimiz yıl kabul edilen güvenlik kavramında, onunla ilişkili yeni askeri stratejisinde bulan konulara da eğilirler.
Bir de mümkünse özellikle kanaat önderleri (ama akademisyenler de) dış ve dünya politikasındaki gelişmeleri ideolojik gözlüklerini çıkartarak değerlendirirler. Çünkü gözlüklerini çıkartmadıkları takdirde analizleri sığlaşabiliyor, iktidarın başarı ya da başarısızlığına indirgenebiliyor. Ya da yapılan bir pazarlık köktenci bir anlayışla değerlendirilebiliyor.
Mesela Vilnius Zirvesi marjında gerçekleşen toplantıdan çıkan yedi maddelik uzlaşma metinin ne anlama geldiğinden ziyade...