Öğretide savaşa ilişkin iki temel yaklaşım var. Biri savaşı siyasetin başka araçlarla devamı olarak görüyor, yani normal karşılıyor. Diğeri savaşların bir kıyım, insanlık trajedisi olarak addediyor, ne savaşı ne de savaşmayı kabul ediyor. Bu ekolü temsil edenlerin çoğunun gerekçesi inanca dayalı. Bazıları da ben yaparsam bana da yaparlar diye düşünüyor.
Ama aslında ikisi de savaşı önlemeye, çıkarsa da insani sonuçları açısından yönetmeye çalışıyor. İlk gruba girenlerin realist kanadının barış, daha doğrusu istikrar önerisi güç dengesi. Denge bozulursa, biri diğerinden daha güçlü olursa ya da olma yolunda ilerlerse savaş çıkar diyorlar. Onlara göre çare güçlünün daha güçlü olmasında, zayıfın da güçlünün iradesini kabul etmesinde.
Aralarında güçsüze şans tanıyanların sayısı da hiç az değil. Zaten jeopolitik önem gibi kavramlar da bu tanınan şansın bir göstergesi. Ayrıca gücün ne olduğu, neyi içerdiği konusundaki tartışma ve bazı savaşların sonuçları da işlerin her zaman Tukidides’in 2 bin 400 yıl önceki Peloponez Savaşları’ndan aktardığı anektoddaki gibi olmadığına işaret ediyor.
İlk grubun liberal kanadının iddiası savaşların demokrasiyle, ticaretle ve tabii...