Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beraberindeki bakan ve yetkililerle birlikte gerçekleştirdiği Atina ziyareti ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi için imzalanan metinler ve ilkeler bildirgesiyle birlikte ikili ilişkilerde yeni bir devrin kapısını açtı.
Eğer iki ülkenin liderleri ve diğer yetkililikleri retoriklerinin cazibesine kapılıp birbirlerini ulu orta eleştirmez, bir de muhataplarını ona buna şikâyet etmezse sorunların çözülmesi, çözülemeyenlerin de gerilimsiz yönetilebilmesi artık daha mümkün görünüyor.
Yeter ki Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi adını verdikleri metinde kabul ettikleri yöntem ve prensiplere sadık kalsınlar. İstişari görüşmelerini sürdürsünler, daha önce mutabık kaldıkları askeri güven arttırıcı önlemleri dikkate alsınlar.
Bildirge hukuken bağlayıcı olmasa da “herhangi bir anlaşmazlığı, doğrudan istişare yoluyla veya Birleşmiş Milletler Şartı’nda öngörülen, ortaklaşa belirlenecek diğer yollarla dostane biçimde çözmek için” gayret sarf etsinler.
Hepsinden önemlisi de birbirlerine taahhüt edip kamuoyuna açıkladıkları gibi “Bildirge’nin lafzını ve ruhunu zayıflatacak, itibarsızlaştıracak...