Bienal biliyorsunuz İtalyanca “biennial” yani iki yılda birden geliyor, sanat dünyasında geniş kapsamlı ve genellikle de kendi normal şartlarda fazla ifade alanı bulamayan işlerin tanıtılması için düzenlenen etkinliklere atfen kullanılıyor. İlk “biennale” 1895’de Venedik’te düzenlenmiş. 1990’lar sonrasında da dünyada pek çok etkinlik bu kelimeyle birlikte anılmış. Artık geleneksel hale gelen İstanbul Bienali ve dün itibarıyla kapılarını ziyaretçilerine dördüncü kez açan İstanbul Tasarım Bienali de bunlar arasında. *** İkisi de son derece başarılı, ikisi de Türkiye’nin başarısı tescilli kurumlarından biri olan İKSV tarafından düzenleniyor, aralarında mensubu olduğum Kültür Üniversitesi de olmak üzere pek çok kurum, okul ve şirket tarafından destekleniyor. Bu yılki etkinliğin ana teması “Okullar Okulu”, hedefi ise değişimi teşvik etmek için eğitimin öneminin altını çizmek. Gezebildiğim üç ana sergi mekanından edindiğim izlenim bunu tasarımı bileşenlerine ayırarak, epistemolojisini sorgulayarak yaptıkları yönünde. Ama daha görülecek üç yer var. Üstelik de sağlam bir kanaat oluşturmak için sergilenerek, düzenlenerek sanatlaştırılan ürünlerin ifade ettiklerini sindire sindire gözlemlemek, açıklamalarını okumak, kurgularını, tarihsel ve toplumsal referanslarını iyi anlamak gerekiyor. Çünkü bazen sanatçının anlatmak istediğiyle bizim anladığımız örtüşmüyor.