Temmuz ayında hatırlanması, anılması, kutlanması gereken günler çok. 1 Temmuz’la başlıyor, ardından 15 Temmuz geliyor, 20 Temmuz Montrö Sözleşmesi’nin ve Kıbrıs müdahalesinin yıldönümü, 24 Temmuz da Lozan’ın. Benim için önemli olan bir başka gün de 30 Temmuz, çünkü bundan 30 yıl önce o gün kızım doğdu.
Kızımın doğum günü de dahil bu günlerden hiç birinin diğeriyle karşılaştırılması, önem sırasına konması mümkün değil. Her biri kendi başına anlamı, kişisel ve siyasi önemi, ağırlığı var. Ancak doğum gününün değilse de diğerlerinden dersler çıkartmak, günümüzün sorunları açısından yorumlamak, üstünde konuşmak, yazmak gerek.
Ki yazılıyor, konuşuluyor da zaten. Ama galiba bu yıl üstünde en az konuşulanı ve tartışılanı Montrö oldu. Oysa en günceli oydu. Ukrayna’daki savaş yüzünden en az iki maddesi uygulamaya konmuş, bu uygulama bazı çevrelerde ve ülkelerde rahatsızlık doğurmuş, 1936 yılında imzalanan sözleşmenin gözden geçirilmesini düşünenler, dillendirenler çıkmıştı.
Üstelik Montrö Sözleşmesi ve onun uygulanmasıyla ortaya çıkan Türk boğazları rejimi Türkiye’nin güvenliğine, coğrafi ağırlığına katkıda bulunmakta, pazarlık gücünü arttırmaktaydı. İmzalanmasından...