Türkiye-Suriye ilişkileri oldum olası sorunluydu. Aramızda Hatay, su, teröre destek başta olmak üzere pek çok sorun vardı. İki ülke bir kaç kez savaşın eşiğinden döndü. Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den çıkartılması, 1999’da da Adana Mutabakatının imzalanması ilişkilerin seyrini değiştirdi. Türkiye Suriye’nin İsrail’le barışması için arabuluculuk yaptı, ortak tatbikat bile düzenledi. Esad ailesi için Türkiye tatil ve alışveriş yapabilecekleri bir cazibe merkezine dönüştü.
Ancak bu yakınlaşma ve kucaklaşma çok uzun ömürlü olmadı. Tunus’tan başlayıp tüm Arap coğrafyasına yayılan ve siyasi sismik sarsıntılar yaratan büyük protesto hareketi Türkiye’yi taraf seçmeye zorladı. Muhtemelen Tunus, Mısır, Yemen ve Libya’da olanlar dikkate alınarak Suriye’deki azınlık rejiminin çok uzun süre dayanmayacağı, Amerika’nın “insani gerekçelerle” buraya da müdahale edeceği düşünüldü.
Rejim uyarıldı, reform ve demokrasi istendi ama sonunda, hatta eş zamanlı olarak muhalefete destek verildi. Irak’ta yaşadıklarından dersler çıkartan Ankara “911 kilometrelik” sınırını korumak, buradaki oluşumların kendisine zarar vermesini önlemek için tedbiri baştan almayı daha doğru buldu....