Bana kalırsa var. Çünkü dışarıdan bakanlar Türkiye’nin önceliklerini anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanıyor. Kıbrıs, Ege gibi konularda ne demek istediği bir ölçüde anlaşılsa da konu Rusya ile Ukrayna arasında kurulmaya çalışılan dengeye, NATO bünyesindeki sorumluluklarımıza, AB ile ilişkilerimize, dünya siyasetine bakışımıza, bölgesel sorunlar karşısındaki tavrımıza geldiğinde Türkiye’ye yüklenen anlam bakanın duruşuna göre değişiyor.
Bunda son yıllarda yapılan tutarsız açıklamaların, iç politikaya endeksli tavır alışların ve tabii ki dünya siyasetindeki hızlı devinimin de etkisi var. Ayrıca Türkiye’nin giderek daha otonom bir dış politika izlemesinin de diplomat, akademisyen, düşünce kuruluşu çalışanı ünvanı ne olursa olsun dışarıdan bakan çok insanı memnun etmediği gerçek. Bir de bulunduğumuz konuma uygun olmayan, değerleriyle uyuşmayan davranışlarımızın kuşku doğurduğunu unutmamamız gerek.
Uzun yıllar Türkiye’nin makro stratejisinin temel belgesi olarak kabul edilen, dışarıdan bakanların işine öyle geldiği için “Yeni Osmanlıcılık” metaforuyla özdeşleştirilen Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” anlayışının da her acıdan miadını doldurduğunu, dünya siyasetinin...