Devletler istediklerinin yapılmasını, istemediklerinin de yapılmamasını sağlamak amacıyla pazarlık ederler. Ellerinde de biri teşvik, diğeri ceza olmak üzere genellikle iki koz vardır. Teşvik en akılcı ve kullanımı kolay olanıdır. Çünkü tepki doğurmaz, olsa olsa az bulunur, daha fazlası istenir. Ceza ise iki şekilde kullanıma sokulur. İlk yöntem tehdit, ikincisiyse uygulamadır.
Tehdit daha çok işe yarar, muhatabın aklında soru işaretleri yaratır, özellikle de yapılması istenmeyen bir şeyin yapılmamasını sağlar. Bu tür tehdidin içinde yer aldığı pazarlık durumunun teknik adı caydırıcılıktır. Tehdit işe yaramazsa, ciddiye alınmazsa ya da tehdidiniz karşınızdakinin yapacaklarıyla kazanmayı düşündüklerinden daha önemsizse veya öyle görülüp algılanıyorsa caydırıcılık çöker.
Bazen müdahale gerçekleşir, bazen de savaş başlar. Artık sözün bittiği yere gelinmiş, tehdidinizi hayata geçirmeniz gerekmiştir. Yani gücünüz işe yaramamış, etkiye dönüşmemiş şimdi onu fiilen kullanma ve sonuçlarına kendinizin de katlanma zamanı gelmiştir. Gücünüz sınanacak ve belki de işe yaramayacaktır.
Çok itiraf etmeseler de devletler bunu sık sık yaşarlar. Savaşlar açıp, müdahaleler...