Bugün hepimiz için heyecanın dorukta olduğu bir gün. Sandık başına gidip en içimize sinen partiye oyumuzu vereceğiz. Ve umarız 8 haziran sabahı, hayallerimizdeki Türkiye’ye yaklaşabilen bir siyasi tablo ortaya çıkar. Hepimizin merak içinde akşam saatlerini beklediğimiz ve seçim yasaklarının olduğu bir günde ben, sizleri klasik müziğin büyülü dünyasına götürmek istiyorum.
Tutkulu bir klasik müziksever olarak bana göre Salzburg, her yıl
ağustosta klasik müziğin dünya başkentidir. Yeni Dünya’ya uzanma
alışkanlığınız yoksa Londra, ekim-kasımda dünyanın en ünlü
virtüözlerini dinleyebilme açısından rakip tanımaz.
Bana göre dünyanın en güzel şehri İstanbul ise her yıl haziran ayı
boyunca klasik müziğin dünya başkentidir. Uzun yıllardır haziranda
tatil yapmıyoruz; İstanbul dışına kesinlikle çıkmayız ki İstanbul
Kültür Sanat Vakfı İKSV’nin düzenlediği Uluslararası Klasik Müzik
Festivali için Türkiye’ye gelen dünyanın birbirinden ünlü
virtüözlerini kaçırmayalım...
TC’ye armağan
Bu festival, Eczacıbaşı Topluluğu’nun kurucusu Dr. Nejat
Eczacıbaşı’nın inisiyatifiyle ilk kez 1973’te Cumhuriyet’in 50.
yıldönümüne armağan olarak düzenlenmişti. Ve hiç kesintiye
uğramadan 43. yılını idrak ederken, her yıl çıtayı biraz daha
yükseltiyor; dünyanın peşinden koştuğu yıldız solistler ve üzerinde
incelikle düşünülmüş yaratıcı programlarla karşımıza çıkıyor.
Örneğin ben 2 haziranda gittiğim ilk konserden “bu yıl bundan daha
mükemmeli olamaz” duygusuyla çıktım. Kült keman virtüözü Gidon
Kremer ve kurucusu olduğu Kremerata Baltica topluluğunun “Rus
Mevsimleri-Amerikan Mevsimleri” başlıklı konseri bittiğinde “Kremer
ne eylerse güzel eyler” dedim. Tıpkı İskandinav cazının babası Jan
Garbarek gibi.