Çevremdeki aklı başında pek çok kişi gibi ben de 2-3 ay öncesine kadar Türkiye’de olup-bitenleri müthiş kaygıyla izliyordum. Bir yanda her geçen gün daha da otoriterleşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve onun sözünden çıkamayan AKP iktidarı, diğer yanda takılmış eski bir plak gibi yerinde sayan, yeni hiçbir şey söylemeyen bir muhalefet...
Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın konuşmaları, beni ve çevremdekilerin bir kısmını heyecanlandırmıştı. HDP’nin tüm yurtta seçime parti olarak katılma kararı 7 Haziran seçimlerini hareketlendiren ilk kayda değer adımdı. Erdoğan’ın halktan 400 milletvekili istediği o günlerde, HDP’ye barajı geçmesi için oy vererek AKP’nin frenlenmesi seçeneği, toplumun küçük de olsa bir kesimi için umut oldu. Ardından CHP’nin 51 ilde önseçim kararı geldi; buyurun size bir umut daha...
HDP ve CHP
Artık sokakta-markette, toplantılarda-davetlerde gazeteci olduğumu
bildikleri için “Ne olacak bu memleketin hali?” diye korkulu
gözlerle yanıma yaklaşanların sayısı azalmaya başlamıştı. Deneyimli
reklamcı Ali Taran’ın CHP için hazırladığı “Alkışlarla” reklamı da
bu kesimde motivasyonu artırdı. Bu arada kamuoyu yoklamaları,
HDP’nin % 10 barajını geçeceği görüşünde birleşiyordu...