Dünya siyasetinde realizmin gereği güç artırımı olduğu kadar bunu pragmatist bir şekilde yapmaktır da. Yani asıl ana hedef bir ulus devletin gücüne güç katmasıdır, hiçbir zaman aynı yerde saymamasıdır, iki günün birbirine eşit geçmemesidir ve bu eşitsizlikte bir günden bir sonrakine daha fazla güç toplayarak erişmesidir. Bunu en az eforu harcayarak en kısa zamanda başarması pragmatist olmasınını da beraberinde getirir. Realizmin bu iki temel kaynağı makyavelist duruşta zuhur eder. Ne der Makyavel hatırlayalım: gücüne güç kat bunu da dilediğin yönteme başvurarak yap. Kural yok yani. Geri tutan, vicdanı, dini, insani ve diğerleri hiçbir faktör olmaksızın…
Amerika’nın soğuk savaş sırasındaki siyasetine bakalım mesela. Yükselen ve genişlemeci Sovyet yayılmasına, istilasına karşı “bu karda bu kışta” ile başlayan hantal ABD temsili savaşların en güzel yetkilendirmelerinden birini yaptı. Sonuç itibariyle Taliban’ı Sovyete vurdurttu. Peki Taliban bunun farkında değil miydi…farkındaydı elbette ve bunu gönüllü olarak yapıyordu. Zira o da Sovyetleri istemiyordu ülkesinde, onları tek başına bertaraf etme imkanı da yoktu elinde, o zaman vaz mı geçmeliydi, hayır, gelecek bütün yardımları kaynağına bakmadan ve o yardıma bağlı iplerin ne anlama gelebileceğini hiç araştırmadan kabul etmeliydi, bunu yaptı Taliban. Zaman içinde El Kaide’ye evrilen Taliban.