Cumhuriyetimizin en önemli sorunlarından biri onu tekelinde tutmayı kendilerine hak bilmiş kesimin elinden milenyum başına kadar çıkartılamamış olmasıdır. Bu sorun ülkenin solcu kesiminde tezahür eder. Solcu deyince bu ülkede CHP anlaşılır, SHP anlaşılır, DSP anlaşılır. Türevleri anlaşılır. Bu ülkenin kurucu partisi olmakla övünen CHP oldum olası rejim tekelinin sahibi, vatanın efendisi olarak görmüştür kendini. Vali de ondandır Belediye Başkanı da. Devlet de kendidir halk da. Ayna CHP’den başkasını göstermeyen yalancı aynadır. Tek güzel, tek doğru, tek haklı CHP’dir. Ontolojik üstünlük kompleksini içselleştirmiştir. Karşı çıkanın önünde dipçik, namlu, ip ve iskemle vardır.
Hal böyle olunca bir tek tanrı eksiktir. Efendinin bir de tanrısı olmalıdır. Bu minval üzere Atatürk’ü devreye sokmuştur CHP. Ulaşılmaz, erişilmez, konuşmaz konuşturulur bir tanrı. Burada kullandığım konuşmaz konuşturulur ifadesini postkolonyal kritik içinden okumak ve anlamak gerekir. Konuşmak insanidir çünkü. Tanrısal boyutta konuşturma vardır. Böylece şekillendirilir diledikçe konuşturulan. Konuşturuldukça uzaklaşır uzaklaştıkça tanrılaşır. Bize Kâbe ne lazım, bizim Çankayamız var’ımsı ifadeler bu işte araçsallaştırılır.