Aydın Doğan’ın Hürriyet’i hep aynı. Maskeli balo basını. Şekilden şekile giren bukalemun ama, özünden bir milim ilerleme kaydetmiyor, kaydedemiyor. Yeminli çünkü. Allah da nasip etmiyor. Burada spesifik bir örnek üzerinden bir zihniyete dikkat çekiyorum, yoksa adı a değil z olmuş fark etmiyor. Ezelde de vardı ebede kadar da olacak. Polislere başörtüsü serbestisi çıktı malum, hemen zehrini akıtıyor. Ne oldu özgürlükçülüğünüze, ne oldu hak ve hürriyetlere, ne oldu demokrasi ve kadın haklarına, ne oldu tutup tutup bir sağdan bir soldan çıkarttığınız 28 Şubat günahlarına, ne oldu? Sarayın türbanlı korumasıymış. Türban değil başörtüsü bir defa. Tesettür demenizi beklemek fazla saflık olur.
Saray değil Külliye iki defa. Külliye. Külliye. Çok mu Osmanlıca? Çok mu Arapça? Çok mu İslamca? Çok mu gerikafalıca? Çok mu alay edip muhtar bile olamazca? Ne dersiniz? Külliye! Külliyyen Külliye yani topluca Külliye. Bir kompleks. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin başı örtülü polisi memuru, komiseri, şefi, emniyet müdürü, yarın öbür gün emniyet genel müdürü, bakanı olduğu gibi başbakanı, kim bilir belki Cumhurbaşkanı.