Demokratik yönetimin liste başındaki olmazsa olmazıdır çoğulcu katılımcı siyaset makinası. Burada önemli olan sistemin kapsayıcı bir şekilde, kimseyi dışlamadan içine entegre edebilmesi, toplumun bütün kesimlerine adaletli bir şekilde kendilerini idrak etme imkanını sağlamasıdır. Dikkat ediniz, adaletli bir şekilde diyorum, eşitlikçi bir şekilde değil. Zira eşitlik her zaman adaleti tesis etmez. Bunun da ötesinde eşitlik retoriğinin olduğu ortamlarda çoğu zaman eşitliğin inşasında da uzak düşülür, zira eşitlik denen şey bizatihi kavramlar dünyasında var olabilen bir olgudur, gerçek hayata inildiğinde gözden kaybolur gider. Ama varsayalım ki eşitlik diye birşey gerçekten ihdas edilebiliyor o zaman da sorun eşitliğin hakkaniyetlilikle örtüşmeme ihtimali etrafında şekillenir. Evet eşitlik belki bir iddia olarak dağıtılmak üzere ortaya konabilir ama sonuçta eşitlikle gelen sonuçlar hakkaniyetliliği de beraberinde mi getirir bilinmez. Çoğu zaman da getirmez. Zira ikincisi yani hakkaniyetli bir sistem eşitliği değil adaleti tesis etmiş olur.