İkili zıtlıklar üzerinden geliştirilmiş dünya bize yabancı değil. Ulus devlet oluşumu ile de bağlantılı değil. Daha geriye götürmek de mümkün bu karşılıklı muhaliflikleri. İmparatorlukların döneminde ki özellikle Fransız ve İngiliz müstemleke tecrübelerinde biz bu ikili sistemi görüyoruz. Hangimiz daha çok sömürürüz bağlamında ne yazık ki... Ulus devlet oluşumundan sonra ise öne çıkıp temayüz eden güçler çerçevesinde karşılıklı itişen ve sürtüşen, bir yerde kendini diğeri üzerinden tanımlayan, kendi gücünü karşısındakinin gücü üzerinden ölçen denge odakları, güç sistemleri bu yeri doldurdu.
Amerika ve Sovyetler birliği arasındaki ikili dünya, o dönemin kapanmasından sonra aralarındaki tartışmaları Huntington’ın ifade ettiği medeniyetler savaşına bıraktı. Buradaki mevzubahis mesele medeniyet değil kültürdür aslında. Kültürden kastedilen de İslam ve İslam’sızlıktır. Şimdi biraz geriye gidelim ve ABD-Sovyet dünyasında ufak ve fakat önemli bir denge noktasından bahsedelim. Küba’dan. 2001’de gitmiştim Amerika’ya başkaldıran bu küçük ülkeye Castro’nun memleketine. Bir anoloji arıyorum ama tam da bulamıyorum. Bizde son on yıllarda gördüğümüz Ermeni diskuru benzeri olmasa da insanları siyasi anlamda bölgesel olarak harekete geçirebilen bir konudur Küba. Küba asıllı Amerikalı halkın, özellikle Florida gibi ülkeye coğrafi yakınlığı da bulunan eyaletlerinde bu geçerlidir. Bay of Pigs olarak dünya tarihine geçen Amerikan hatası ve yenilgisi ile ikili zıtlıklar dünyasında küçücük nüfusu ve yüzölçümü ile kendini devasa Amerika’nın karşısında bulmuştur. Katolik Başkan Kennedy’nin kısa siyasi (veya değil) ömründe önemli bir utanç vesilesi olmuştur bu kriz. Yeni seçilmiş genç başkan, ABD’nin askeri kaslarını biraz çalıştırayım derken yüzüne gözüne bulaştırmış, yaptığına yapacağına pişman olmuştur. Kennedy’nin baş adamlarından Beyaz Saray’daki danışmanı Ted Sorenson ile Harvard’daki dönemimde meslektaş olmuş, uzun uzun olayların iç yüzünü ilk elden dinleme imkânı bulmuştum.