Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk gittiğim yirmili yaşların başındaki yıllardı. Bilgisayar mühendisliği titrini aldığım derslerin çoğu mesleğimle alakalıydı haliyle. O yıllarda mainframe adı verilen devasa bilgisayarlar ve onların dilini anlamamız için öğrenmemiz gereken “C language” vardı. Mezuniyet için gerekli kredileri doldurmak için aldığım seçmeli dersler arasında okyanus bilim ve müziğin dışında Amerikan hükümeti dersi de vardı. Haydi bir de onu alayım dercesine pazardan meyve sebze seçer gibi kayıt yaptırmıştım bu derse. Sonra da çok sevmiştim. Sebebi malum… Dışardan bir gözlemci, meslek dünyası rakamlar ve kodlamalar olan biri için devlet yapısının Amerikan kültüründe nasıl işlediğini öğrenmek ilgi uyandırıcıydı. Tuhafsadığım bir şey tarih dedikleri şeyin gitse gitse iki yüz senelik bir geçmişe dayandırılmasıydı. Amerika’dan başka bir şey beklenemezdi belki ama yine de elli, yüz yıllık geçmişliklere “tarih” diye bakıyor olmaları hem komik hem de anlamsız gelmişti ilk başlarda bana.