HDP milletvekili Leyla Zana’nın açtığı tartışma önemli bir tartışma. Bunu konuşmak lazım. Ancak önce bir tesbit. Zana’nın ortaya koyduğu davranış siyasi ideolojisi açısından bakıldığında siyasi aklın bir ürünü bir başka deyişle akıllıca bir davranıştı. Şöyle ki geçen seçimde barajı aşıp meclise giren Kürt siyaseti, kendi kazanımlarını olduğu şekli ile muhafaza etmekle yetinmeyecek ve tabii olarak arttırmak isteyecektir. Tabiri caizse gündemi itecek yeni alanlar açma gayretinde olacaktır. Zana’nın yemin öncesi Kürtçe konuşması ve sonrasında yemin metnine sadık kalmaması da bu bağlamda düşünülmelidir.
Zana’nın davranışı aslında demokratikleşme açısından da önemli bir adım. Düşününüz aynı kürsüde yirmi dört sene önce yemin metni öncesi ağzından Kürtçe sözler çıktığı için on sene sürecek cezaevi tecrübesinin kapısı aralanmıştı. Şimdi ise bu sözler değil protesto, -Meclis Başkanı Deniz Baykal’ın vücut dili ve ses tonundan edindiğim intibalara göre- saygı ve ağırbaşlılıkla karşılandı. Hemen ardından Baykal’ın itirazını dile getirisine dikkat ettim, Kürtçe sözlerin sarfedilmiş olmasını hiç problem etmediği anlaşılıyordu ve hatta olur da tepki gösteriyor izlenimi oluşur endişesi ile olmalı, cümlelerini, kelimeleri dikkatli seçerek kuruyordu. Yani başkanın itirazı Kürtçe’ye değil, metindeki keyfi değişikliğe idi. Buna döneceğiz…