Evet, tarihin yazılısına tanıklık ediyoruz. Bilmem iyi bir tarih mi yoksa her şeyin kartopu etkisi gibi büyüyerek aşağıya doğru kötüleştiği bir tarih mi olacak…bilemeyiz ama tarihi anlar, dönemler yaşadığımız doğru. Amerikan seçimlerini Trump’ın kazanmış olması durumu çoğumuz için henüz kabul edilebilir bir zihin netliği kazanmadı. Sanki rüya, kötü bir rüya, tam bir kâbus.. Ama gerçek olan bir kâbus. O zaman felaket demek daha doğru. Bundan yaklaşık bir veya bir buçuk sene önce yaptığım bir televizyon programında Hillary’in kazanamama ihtimalinden söz ederken “kadın” faktörünü gündeme getirmiş, sunucunun şaşkın bakışları arasında açıklamıştım; “ABD’liler bir kadına kolay kolay başkanlığı teslim etmezler.” Evanjelist kimlikleri buna müsaade etmeyebilir demiştim, bu kanaatimi de öğrencilerimle yapmış olduğum konuşmalara ve kişisel gözlemlerime dayandırmıştım. Hillary Clinton’ın seçimi kaybetmesinde bu ne kadar rol oynadı kestirmek zor, ama bilinen bir şey var ki o da Clinton’ı sevmeyenlerin Trump’ı sevmeyenlerden çok daha fazla olduğu gerçeği. Evet bütün kampanyalar sevenler ve sevmeyenler üzerinden yürütüldü bu seçimlerde. Hillary’ye bakıp, ondan nefret edenler onun kendi cismi ötesinde bir şeyler görerek bu nefreti pekiştirdiler. Keza Trump için de.