Seçimler bitti, gerekçeli karar açıklandı, ancak içeriğinde, cumhur ittifakı dışında iptalin gerekliliğini gösteren bir bölüm okuyan varsa lütfen beri gelsin. Zaten bu gerekçeli kararı anlamak için hukukçu olmaya da gerek yok sanırım. Üstat hukukçuların dediğine göre de 250 sayfa buram buram hukuksuzluk kokuyormuş. Kuruldaki 7 üye, 12 sayfalık kararlarını açıklamak için 2 haftaya yakın bir süre çok emek harcamışlar. Demek ki çok düşünüp, çok yorulmuşlar. Ellerine yüreklerine sağlık seçimi de iptal ettirdiler. Gelecekte hukuk tarihinde çok önemli bir yer alacaklar. Büyük olasılıkla da hukuk fakültelerinde ders olarak da okutulacaktır. Yıllar sonra torunları da kendilerini nasıl anacaklar diye de düşünmüyor değilim. Başkanla birlikte diğer 3 üyenin karara karşı çıkışlarını okuduğumuzda, durumu açık ve net olarak görüyoruz… İmamoğlu, bileğinin hakkıyla bu seçimleri kazanmış.
Değerli Okurlar, bu seçimlerin iptalinin baskı sonucu oluştuğunu artık herkes sokaklarda açık açık konuşuyor. Ama bir şeyi belirtmek isterim. Bu kazanılmış seçimin iptali, ülkeyi yönetenler açısından da iyi olmadığı kanaatindeyim. Neden derseniz, yeni yapılacak seçim öyle bir hale geldi ki, seçimde sanki Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın İmamoğlu yarışacak. Peki, İmamoğlu seçimi fark atarak kazanırsa, ki kazanacak, o zaman bunun yorumunun nasıl olacağını çok merak ediyorum.
Bu seçimin iptali artık toplumda bir ironi haline geldi. Geçenlerde bir grupla otururken, bir abimiz, seçimde kullanılan zarftan 3’ünün değil de 1’inin çalınmasının gerekçesini biliyor musunuz diye sorunca hepimiz pür dikkat kesildik. “Beyler, hepiniz hatırlarsınız sizlerin de gençliğinde illüzyonistler vardı. Zati Sungur, Abrakadabra, Sermet Erkin ve Mandrake bile bu işi başaramazdı. O zaman, zaten teknoloji de pek yeterli değildi dedi ve devam etti . Öğrendiğime göre yenilerde “Merlin ödüllü” Kubilay QB Tuncer, çok ünlüymüş. Teknolojiyi de çok iyi kullanıyormuş. Bu zat, acaba o zarf işini çözebilir mi diye öğrenmek lazım, düşünüyorum da dünyanın en ünlü illüzyonistleri de gelse bu işi çözemez, umudum yok.”
Bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın İçişleri Bakanı Soylu, geçenlerde çok ilginç bir cümle kullandı. “İstanbul seçimleri üzerinden iç çatışma tezgahlanıyor” dedi. Sayın Bakan’ın bu söylemi için, “şüyuu vukuundan beter” denebilir. Sayın Bakan bu cümlenin içini açık açık doldurmalıydınız. Eğer bu kullandığınız cümle muhalefet içinse, ki sanmıyorum, yine de belirtmeliyim, millet ittifakı, seçim iptalini çok eleştirmelerine rağmen yine de kabullenip yeni yapılacak seçimin huzur içinde gerçekleşmesi için var güçleriyle çalışıyor.
Efendiler, beni güldürmeyin, muhalefet seçimlerde ilk kez oylarına sahip çıktı. Nerede kaldı ki, tezgah yapacaklar? Bu arada olmaması gereken çok üzücü ve tatsız olaylar da oldu. Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişiminde bile sanıklar tutuklanmayarak serbest bırakıldı. Gazetecilere saldıranlar serbest kaldılar. Bu seçim gerginliğinde yaşanmaması gereken bu olayları yaratanlar cezalandırılmalılardı. Sayın Soylu’nun sarf ettiği o tatsız cümle için Yeni Çağ’dan Sayın Aslan Bulut da çok aydınlatıcı bir yazı kaleme almıştı. Okumanızı tavsiye ederim.
Ülkeyi yönetenler, şu anda ülke insanı, inanın gerginliklerden, özellikle de kullanılan terminolojiden nefret eder hale geldiler. Bir yurttaş olarak beklentim, ne olur gelin bu seçimlerde, parti liderleri, özellikle de Cumhur’un başı Sayın Erdoğan olmak üzere sert söylemlerden kaçınılsın. Bu seçim bir ideoloji kavgası değil. Bu seçim bir ülke yönetimi değil, bu seçim sadece İstanbul’u ilgilendiriyor. Sevgi diliyle yurttaşı kucaklayın. Örnek mi istiyorsunuz; İMAMOĞLU. Emperyal güçler Türkiye’nin kaosa sürüklenebilmesi için ellerinden geleni yapıyor. Ekonomik olarak bizi darboğaza sokup kavga ettirmek istiyorlar. Sayın Soylu da böyle bir durumu kapalı olarak belirtmek istemiştir diye düşünüyorum. Bu koşullar ülkem için asla iyi olmaz. Biz bir gemide yurttaşlar olarak 82 milyon kardeşçe yaşamanın koşullarını oluşturmalıyız.