Bir toplumun gelişmişliği, kadınların sosyal hayatın her kademesinde yoğun biçimde yer alması ile eşdeğerdir. Bunu başaramamış toplumların, içine düştükleri içler acısı durum için örnek, Ortadoğu ülkeleridir.
Genç Cumhuriyet’in kurucusu Ulu Önder Atatürk, kadının toplum içinde yer almasının ne denli önemli olduğunu çok erken görmüştür.
1924 tarihinde “tevhid-i tedrisat kanunu’’ ile kız ve erkekler eşit haklarla eğitime başladı.
1930 yılından başlayarak çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylere muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınlara, 5 Aralık 1934 tarihinde Milletvekili seçme ve seçilme hakları verilirken, 1935 yılında TBMM’ne 18 kadın milletvekili girdi.
1936 yılında Türk Medeni Kanununun kabulü ile birlikte, kadınlara boşanma hakkı tanındı.
Türk kadınına bu haklar verilirken, o tarihler de çoğu batılı ülkelerde kadınların bu hakları yoktu.