Ülke olarak giderek yalnızlaşıyoruz. Etrafımız ateş çemberi. İlginç olan ise sözde müttefikimiz ABD, 15 Temmuz’da ülkeyi karıştırmak için salya sümük imamla darbe yapmaya kalkışmakla yetinmeyip, yıllardır gizli olarak terör örgütlerine yaptığı yardımı da artık çekinmeden açık seçik ifade ediyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi birde hem ABD’nin hem de Rusya’nın, Suriye içerisinde nasıl bir oyun oynadıklarını kestirmek de mümkün değil. Ah güzel ülkem, şunu bir anlayamadın!
Değerli okurlar, tüm bu olumsuzluklarla karşı karşıya kalmışken, gelin görün ki ülkemi yönetenler birlik ve beraberlik mesajları vermek yerine birbirlerine kullandıkları keskin ve siyaset üslubuna yakışmayan söylemlerle ne yapmak istediklerinin farkında değiller.
Gün ayrışma değil, birleşme günü… Geçmişten beri alıştığımız o saygın siyasi söylemlerin yerini sokak terminolojisi aldı. Bu terminoloji tüm halkı üzmekle kalmıyor, aynı zamanda genç kuşakta da oluşturduğu erozyonu tahmin dahi edemezsiniz. Öyle hale geldik ki, küçük çocukların bile ağzından çıkmaması gereken sözler çıkıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki, sadece siyasiler mi bundan sorumlu? Tabii ki değil, ama siyasilerin sorumluluğunu sizlere anlatmama gerek yok sanırım. Her akşam anne babalar televizyondan günün gelişmelerini izlerken, evdeki çocuklar da tabii ki nasiplerini alıyorlar. Örnek vermem gerekirse, geçenlerde 5 yaşındaki torunuma yaramazlık yapıyor diye sesimi yükselttiğimde, karşılık olarak bana “terbiyesiz, mankafa” dedi. Duymazdan geldim… Çocuk psikologları hep söylerler, böyle durumlarda çocukların üstüne giderseniz iyice belleklerine yerleşir, oralı olmazsanız unuturlar. Birkaç gün sonra bunları nereden öğrendiğini sorduğumda “Dede televizyonlarda amcalar bağırarak söylüyorlar, duymuyor musun?” sonra çok saf bir ifadeyle de ekledi “dede bu sözler kötü mü?