Yaşlı Yahudi yetişkin oğlunun yanına varır.
“Evlat bir tavuğumuz çalınmış. Git o hırsızı bul ve cezasını
ver!..” der.
Oğlan baştan savma başını sallayarak. “Tamam baba. Hallederim”
diye cevap verir.
İçinden: “Ulan yüzlerce tavuğumuz var. Bir tanesi çalınmış. İşim
gücüm yok, tavuk hırsızı peşinde mi koşacağım.” diye
hayıflanır.
Birkaç gün sonra endişe ile babasının yanına varır. ”Baba, baba!.. Keçimiz ortalarda yok!. Çalmışlar” der.
Yaşlı Yahudi “Tavuğu çalanı buldun mu oğlum? Cezasını verdin
mi?” diye sorar.
Oğlan ellerini iki yana açıp “Ya sabır” çekip odadan çıkar.
Ulan koca keçi gitti!.. İhtiyarın derdine bak!.. Bir kart tavuğun
hesabını soruyor. Der kendi kendine…
Kısa bir süre sonra çiftliğin en verimli ineği de ortadan
kaybolur.
“İnek gitti baba!..” diye feryat eder çocuk.
Baba sakince sorar “Tavuğu çalanı buldun mu? Cezasını verdin
mi?”
Nihayet, çiftlikte ne var, ne yok hepsi çalınır. Buğday ambarı
bomboş, ağıllar tenha kalır.
Her seferinde dehşet ve telaş ile durumu babasına haber veren
delikanlı hep aynı soru ile karşılaşır.
“Kart tavuğu çalanı buldun mu? Cezasını verdin...