Değerli Okurlar; umudun kırıldığı, inancın tökezlediği, olan biteni sadece seyredip “ama” desek başımıza geleceklerden ürktüğümüz şu dönemde değerli büyüğüm İsmet Özcan’ın bir sözü geliyor aklıma. “Yaşamı yaşanılır kılmak…” İşte şimdi sizlerle paylaşacağım kısa öykü de aynen bunu anlatıyor. Yaşamı son saniyesine kadar yaşamak, sadece nefes alarak değil iliklerimize kadar hissederek.
ROSE…
“Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra “Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz” dedi… Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki yumuşak bir el omzuma dokundu… Döndüm… Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu… “Ben Rose” dedi.. “Benim adım Rose, yakışıklı… 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?..” Güldüm… “Tabii” dedim… “Hadi sarıl bana…” Öyle sımsıkı sarıldı ki… “Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin” diye şaka yaptım… Minik bir kahkaha ile yanıtladı: