ABD Başkanı’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma
kararını Irak Kürt
Bölgesel Yönetimi’nin referandum kararına benzeten Başbakan
Yıldırım, “Sonunda neler olduğunu hep beraber gördük. Rüzgâr eken
fırtına biçer” ifadesini kullandı
Başbakan Binali Yıldırım, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs
kararına sert tepki gösterirken “Bu karar, İsrail-Filistin arasında
yıllardan beri devam eden sorunun çözümünü tamamen sona erdirir.
Kudüs’ün statüsü ile oynamak adeta pimi çekilmiş bir bomba şeklinde
sonuç doğurur. Hayata geçirmek demek Ortadoğu’yu büyük bir felakete
sürüklemek demektir” değerlendirmesinde bulundu. Bu kararı Barzani
yönetiminin referandum kararına benzeten Yıldırım, “Sonunda da
neler olduğunu hep beraber gördük. Rüzgâr eken fırtına biçer”
uyarısında bulundu.
Güney Kore ziyaretini tamamlayan Yıldırım, dönüş uçağında geziyi
izleyen gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım’ın, yeni
krizlerin kapısını aralayan Kudüs kararı ve diğer gündem konularına
ilişkin sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Pimi çekilmiş bomba
ABD, Kudüs konusunda ne yapmaya çalışıyor?
Bu karar, İsrail-Filistin arasında yıllardan beri devam eden
sorunun çözümünü tamamen sona erdirir. Kuzey Irak Yönetimi’nin
referandum ilan etme kararına benziyor. Bütün dünya karşısında, ona
rağmen bu gayrimeşru referandumu ilan ettiler ve sonunda da neler
olduğunu hep beraber gördük. BM’nin defalarca alınan kararları var;
başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasına
yönelik. Bu kararlar ortada. Burayla ilgili üç dinin hassasiyeti
var. İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik. Her üç semavi din için
Kudüs kutsal bir mekan. Buranın statüsü ile oynamak adeta pimi
çekilmiş bir bomba şeklinde sonuç doğurur. Neresinden bakarsak
bakalım vahim bir düşüncedir. Hayata geçirmek demek Ortadoğu’yu
büyük bir felakete sürüklemek demektir. Rüzgâr erken fırtına biçer.
Cumhurbaşkanımız bu konuda gerekli uyarıları yaptı. İslam İşbirliği
Teşkilatı başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, devlet ve hükümet
başkanlarını 13 Aralık’ta zirve için İstanbul’a davet etti. Dünya
kadar sorun var, önce onları çözelim. Suriye, Yemen, Libya, Irak
var, Katar’la diğer ülkeler arasında sorun var. Tüm bunlar varken
daha büyük sorunu bölgenin gündemine getirmenin akılla izahı
yoktur.
ABD yönetiminin Kudüs kararına Arap âleminden çok ses çıkmadı…
Bütün ülkeler az çok tepki verdi, karşı olduklarını beyan ettiler.
Çin dahil Müslüman olmayan birçok ülke aynı yönde açıklamalarda
bulundu. ABD içinde de fikir birliği yok aslında.
‘ABD’nin değil, BM’nin kararı
Bizi bağlar’
ABD’deki dava ile Türkiye’ye karşı ne yapılmak isteniyor? BM’ye
başvurma düşünceniz var mı?
Devam eden dava, ABD’nin İran’a ambargo kararını Türkiye’nin ihlal
ettiği iddiasıyla başlatılmış bir dava. Başlangıçta Rıza Zarrab
sanık olarak tutuklandı. Daha sonra Halkbank Genel Müdür Yardımcısı
da görevli gittiği sırada tutuklandı. Dava görülmeye başlamadan
önce Zarrab, Amerikan hükümeti ile anlaştı. Sanıktan tanık durumuna
geçti. “Taraf değiştirerek, yalan söyleyerek buradan kurtaracağımı
düşündüm, bana telkin edildi. Onun için mahkeme ile işbirliği
yapmayı tercih ettim” diye ifadeleri var. Bütün bunlar ortada iken
o davanın hukuki zeminde görülmesinin mümkün olmaması gerekir. Bu
hiçbir hukuk sistemine uyan bir şey değildir. Önceden kurgulanmış,
senaryosu yazılmış adeta bir piyes gibi. ABD hukuk sisteminin
sorgulanmasını beraberinde getiren bir durum. Şunu herkesin bilmesi
gerekir. Türkiye, uluslararası kurallara uymayan hiçbir işlem
yapmamıştır. ABD’nin İran’a ambargosu bizi bağlamaz. Bizi BM
kararları bağlar. Uluslararası yükümlülüğümüz bunu gerektiriyor.
Amerikalılar nereden tutturmaya çalışırsa çalışsın, Türkiye
bağımsız bir devlet olarak kendi kararlarını kendi verir. Bu dava
üzerinden giderek FETÖ’cülerin 15 Temmuz’da başaramadığını şimdi
ekonomik olarak Türkiye’yi sıkıştırarak, bankaların üstüne giderek,
Türkiye’ye diz çöktüreceklerini düşünüyorlar. Bu sefer de
başaramayacaklar. Bundan herkesin emin olmasını istiyorum. Söz
konusu olan o suçludur, bu suçsuzdur, o doğrudur, bu eğridir
meselesi değil. Tamamen siyasileşmiş, FETÖ’nün gırtlağına kadar
içinde olduğu bir süreçtir. Mahkeme salonlarına bakıyorsunuz
FETÖ’cüler orada ve canlı yayın yapıyorlar. Acı olan CHP de oradan
aldığı malzemeleri ülkemizin menfaatlerini zayıflatacak şekilde iç
politikada kullanma yoluna gidiyor. Dava nasıl sonuçlanırsa
sonuçlansın bizim açımızdan yok hükmündedir. Türkiye, hukuksuz bir
iş yapmamıştır. Gelişmelere göre atılacak adımlar ne ise bu
hakkımızı da saklı tutuyoruz. ABD’ye seyahatimde Başkan Yardımcısı
Sayın Pence’e bu konuda görüşlerimizi söyledim. “Hukukçuların iki
ülke ilişkilerini zehirlemesine izin vermeyelim” demiştim. Ama
görüyorum ki ABD’de bu dava üzerinden Türkiye’ye bir fatura kesme
gayreti var. Bunlar doğru yöntemler değildir. Bu millet 15
Temmuz’da darbecilere, FETÖ’cülere hak ettikleri cevabı verdi,
şimdi de verir. Ülkemize dışarıdan yönelen saldırılara dün olduğu
gibi bugün de yanıt verecektir.
ABD, benzeri nedenlerle Fransa ve Alman bankalarına ceza ödetmişti.
Böyle bir durumla karşılaşırsak, ödeyecek miyiz?
Şu anda Halkbank’a açılmış dava söz konusu değil. Konuşulan, ABD
ambargosunun Zarrab üzerinden delinip delinmediği iddiası. Şimdilik
bu aşamada. Sonraki aşamaları görmeden bir hükme varmak mümkün
değil.
‘Seçim ittifakı
olabilir’
İttifak ve baraj konusunda bir gelişme var mı?
İttifak olabilir. Ama bugünün meselesi değil. Ona yönelik
düzenlemeler gerekiyor. Mevcut durumda bir partinin başka partinin
listelerinden seçime girmesi mümkün. Burada değişikliğe
gidilebilir. Her parti kendi kurumsal kimliğini muhafaza ederek
ittifak kurabilmelidir. Bunun için yasal düzenlemeye ihtiyaç var.
Bu da bizim programımızdaki bir konu. Seçim barajı ile ilgili
herhangi bir düşüncemiz yok.
Siyasi Partiler Kanunu’nda sürpriz değişiklikler olabilir mi?
Seçim, Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’ne geçişle ilgili bütün mevzuat taranacak. Orada
gerekli değişiklikler yapılacak.
İttifakta çoklu liste önerisine nasıl bakarsınız?
Şu aşamada bu tür detayları konuşmak için erken, bizi doğru bir
sonuca götürmez. Ama seçim işbirliği yapmanın yolunu açmak
lazım.
‘Büyümemiz devam
ediyor’
Kur biraz aşağı gitmeye başladı. Bir ara faiz artışı baskısı
vardı…
Kur biraz aşağı, biraz yukarı gidiyor. Ama bunlar geçici. Geçen yıl
bu vakitler yine bir dalgalanma yaşamıştık. Aldığımız tedbirlerle
piyasalar daha stabil hale geldi. Türkiye’nin bankacılık sistemi
sağlam. Reel sektör iyi gidiyor. Büyüme devam ediyor. Yıl bazında
büyüme yüzde 6 ila 7 arasında bir yere oturabilir. Enflasyon biraz
yüksek seyrediyor. Bunun da sebeplerini biliyoruz. Kurdaki
dalgalanma ile ilgili. 2018’de yüzde 5.5 büyüme ve tek haneli
enflasyon hedefliyoruz. Türkiye büyürken cari açık da veren bir
ülke. Bundan sonra önemli bir düzenleme yaptık. Yabancı para
biriminden geliri olmayanlar, döviz cinsinden borçlanma
yapamayacak. Türk parası kazanıyorsan, Türk parası ile
borçlanabileceksin. Bugün yaşadığımız sıkıntıların bir kısmı da
bununla ilgiliydi. 2002-2012 arası kur hareketi hemen hemen yok
gibi. 1.5 ile 1.70 arasında, hatta 1.17’ye kadar gerilemiş. 10 yıl
boyunca kur pek oynamamış. Ama 2012’den itibaren dövizli
borçlanmaların vadeleri yaklaştıkça kurlara talep artmış. Bölgesel
ve küresel gelişmelerin de etkisi ile kurda oynaklık söz konusu
oldu. Merkez Bankası’nın elinde araçları var. Hükümet olarak
alabileceğimiz tedbirler söz konusu. İnşallah üstesinden geleceğiz.
İş âlemimiz endişelenmesin.Türk ekonomisi daha ağır sorunları aştı.
Geçen yıl referandum öncesi bir karamsarlık vardı. KGF’yi (Kredi
Garanti Fonu) devreye soktuk, ilave tedbirler aldık. Piyasa
hareketlendi, büyüme arttı.
‘Ne olacak bu CHP’nin
hali?’
Eskiden CHP ABD karşıtı idi, şimdi ise tam tersini yapıyor. Bunu
neye bağlıyorsunuz?
CHP’de bu sıra kurultay süreci var. Bazı kongreleri durdurdu. Belli
ki içeride bazı hareketlenmeler var. Gündem değiştirmenin en doğru
yol olacağını düşünüyor. Onun için her gün yeni bir heybe sallıyor.
Bir takım iddialarda bulunuyor. Ama heybelerin içi boş. Ana
muhalefet partisinin FETÖ’nün bu kadar dolduruşuna gelmesi Türkiye
için hayra alamet bir iş değil. İktidar alternatifi, Cumhuriyeti
kuran kadroların mirasçısı olduğunu söyleyen CHP’nin bu hallere
düşmesi ülkemiz adına hayra alamet değil. CHP seçmeni bu durumu
mutlaka değerlendirecek ve ülkesine sahip çıkacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun, kimi medya kuruluşlarına yönelik tehditlerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya ile ilgili değerlendirmesi kabul edilebilir değil. Fikir
özgürlüğü diyen, medyaya baskı iddiasını ileri süren, büyük büyük
laflar eden Kılıçdaroğlu, kalkacak A Haber’e, ATV’ye, Sabah
Grubu’na, “İpi boynunuza geçiririz” gibi tehditlerde bulunacak. Bu,
Sayın Kılıçdaroğlu’nun gerçek manada demokrasiyi
içselleştirmediğini, bir intikam duygusu ile yaşamakta olduğunu
gösteriyor. İçerideki ruh halinin dışarıya yansımasından başka bir
şey değildir. Milletimiz de “Hangi Kılıçdaroğlu?” diye sorma
hakkına sahip oluyor. CHP, marjinal parti görünümüne düşmüş halde.
Bir gün FETÖ’cülerle, bir gün bölücülerle iş tutuyor. Ne olacak bu
CHP’nin hali? Kılıçdaroğlu, “Eski Tayyip Bey nerede?” diye soruyor.
Tayyip Bey aynı yerinde de Kılıçdaroğlu nerede, onu Allah
bilir.
‘Koreli
yatırımcılar Kanal İstanbul konusunda
istekli’
Kore’de önemli görüşmeler yaptınız. Çanakkale Köprüsü başta olmak
üzere büyük çaplı ortak yatırımlar var. Müjdeli haberleriniz olacak
mı?
Verimli ve faydalı bir ziyaret oldu. Çok üst düzey kabul ve
karşılama gördük. Türkiye’nin kadim dostluğunun altı çizildi.
Türkiye-Kore dostluğu yerine “kan kardeşliği” tabiri kullanıldı.
“Türkiye ağabey, biz kardeşiz” şeklinde bir değerlendirme yaptılar.
Biz de dedik ki kardeşler arasında ast üst olmaz, kardeşler
birbirinin yanında olur. Bundan da memnun oldular.
1950 Kore Savaşı, müthiş bir Türkiye algısı yerleştirmiş. Olumlu
yansımalarını görüyoruz. Kuzey Kore tehdidinin artması Türkiye
Güney Kore dostluğunun daha da artmasının gerekçesi olarak
görülüyor. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz günden güne gelişiyor.
7 milyar doları bulan ticaret hacmi Türkiye’nin aleyhinde. 1’e 10
gibi fark var. Bunu kapatma arzusundalar. Bunun yolu Türkiye’de
Kore şirketlerinin daha çok yatırım yapması ve teşvik edilmesi.
Bunu da yapmaya başladılar. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya
Tüneli ve şimdi Çanakkale Köprüsü Kore firmalarınca yapıldı ve
finanse ediliyor. Çanakkale Köprüsü’nü bir ticari proje olmaktan
çok Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında dünyanın en uzun köprüsünü
tamamlamayı istiyorlar. Çanakkale Zaferi’nin sembolü olarak
görüyorlar. Hatta biz gelmeden önce Kore Eximbank 800 milyon Avro
krediyi onaylamış. Sadece dünyanın en uzun köprüsü olmasının
ötesinde Çanakkale’nin ruhunu ve tarihi geçmişini yansıtacak mimari
estetiğin olması yönünde telkinde bulundum. Böyle bir çalışma da
yapacaklar. Kore, Türkiye yatırımlarını Türkiye’nin çevresindeki
ülkeleri kapsayacak şekilde planlıyor. Daha fazla Koreliyi
Türkiye’ye gelmeye teşvik edecekler. Burada da Çanakkale 1915
Köprüsü’nü de bir turizm objesi olarak takdim etmeyi istiyorlar.
Demiryolu araçları, güneş panelleri, elektronik konusunda işbirliği
imkanları var. Hyundai yeni bir SUV modelini Türkiye’de üretecek.
Fabrika için 2021’i planlıyorlardı, ama öne almayı konuştuk. Ayrıca
Samsung Türkiye’de yatırım yapmayı planlıyor. Kore’nin büyük
grupları ile de görüştük. Türkiye’deki teşvikleri anlattık. Pek çok
proje ile ilgileniyorlar. İzmir Körfez Geçişi, Kanal İstanbul gibi.
Yap işlet devret modeli ile yapma konusunda istekliler. Enerjide en
son güneş panelleri imalatı yapmaya karar verdiler. 1000 megavatlık
solar elektrik santralı kurulmasına karar verildi. Türkiye’de
imalat, teknoloji transferi de gündemde. Elektrikli araçların
akülerinin imalatı ile ilgili çalışma yapmak istiyorlar. Ticari
klima santralleri üretimi için destek istiyorlar. Çok istekli
gördüm. Önümüzdeki sene Cumhurbaşkanımız Kore’yi ziyaret edecek.
Üst düzey stratejik işbirliği toplantısı yapacak. Kore Başbakanı da
Türkiye’ye gelecek